OKUL ÖNCESİ OYUNLA EĞİTİM
Eskiden eğitim, çocuğu yetişkin toplumuna hazırlamak, öğretim de bireye birtakım temel bilgiler kazandırmaktı.
Bugün artık çocuğu yetişkin toplumuna hazırlamak ve ona birtakım bilgileri kazandırmak yeterli olmamakta; eğitim daha geniş bir çerçeve içinde ele alınmaktadır.
Günümüzde eğitimin amacı: Bireyin en iyi şekilde gelişimini sağlamak, uyumlu ve mutlu bireyler yetiştirmektir.
Eğitimin amacına ulaşması da ancak bireyi tanımakla mümkün olmaktadır. Bireyi tanımak, onu tanıyarak eğitmek de, tüm gelişim basamaklarını ve bu basamakların özelliklerini bilmekle gerçekleşebilmektedir.
Okul öncesi Eğitimin insan gelişiminde taşıdığı önem çok büyüktür.
İnsan yaşamının ilk beş-altı yılı, uzmanlar tarafından ” sihirli yıllar ” olarak adlandırılmaktadır.
Çünkü bu yıllar zihinsel, bedensel, duygusal ve toplumsal gelişimin en süratli olduğu yıllardır.
Yine bu yıllar, karakter ve kişilik oluşumunda en etkili yıllardır.
Sihirli yıllar olarak nitelendirilen okulöncesi dönemde, çocuğun dış dünyayı tanıması için fırsat yaratmak, onun gelişimini sağlayan bir ortam hazırlamak, onu sosyal ilişkiler kurabileceği bir çevrede yetiştirmek, ona oyun imkanı ve oyun malzemesi sağlamak, aileye ve eğitimcilere düşen başlıca görevlerdendir.
Okulöncesi dönemde çocuğun en ciddi uğraşı oyun, en önemli işi yine oyundur (Montaigne).
Eskiden oyun:
Fazla enerjinin boşaltılması [Spencer],
Atalarımızın etkinliklerinin tekrarlanması [Hall],
Anti sosyal eğilimlerden kurtuluş [Catharsis],
Gerçek hayata hazırlayan alıştırmalar [Gross],
Sinir sistemini uyardığı için organların gelişimini sağlayan bir araç [Karr] olarak ele alınmaktaydı.
Günümüzde ise oyun şöyle tanımlanmaktadır:
Çocukluk döneminin temel amacıdır.
Öğrenme, yaratma, deneyim kazanma, iletişim kurma ve yetişkinliğe hazırlanma aracıdır.
Yorgunluk ve sıkıntılardan kurtuluştur.
Özgürce ve kendiliğinden yapılan, haz veren, mutluluk kaynağı olan çocuğu geliştiren ve eğlendiren etkinliktir, [Sel].
Çocuğun zihinsel yetenekleri kadar, tüm gelişim yüzlerini uyaran, duygularını ve duyularını geliştiren etkinliklerin tümüdür. [Tezcan].
Artık oyun, geçmişte olduğu gibi çocuğun boş zamanını geçirmek için yaptığı bir faaliyet olarak değerlendirilmemekte, oyunun bir ihtiyaç olduğu kabul edilmektedir.
Oyun sırasında çocuk pek çok şeyi kendi kendine deneyerek öğrenmekte, kendisinde gizil güç olarak var olan yetenekleri geliştirmekte, birçok beceriyi zorlanmadan kazanmakta, yetişkinin ve dış dünyanın baskısından kurtulmaktadır.
Bu açıdan ele alındığında oyunun geliştirici, eğitici, psiko-sosyal ve tedavi edici işlevleri ortaya çıkmaktadır.
Özel Mucit Çocuklar Anaokulu olarak bunların hepsini dikkate alıp eğitim planlamalarını bunlara uygun olarak yapıyoruz.
Çocuklarımız oynayarak eğlenerek öğrenecekler ve burada öğrendiklerini unutmayacaklar.
ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE OYUNUN ÖNEMİ
Bugünlerde, etrafımızda birbirinden zeki, birbirinden başarılı çocukların yetişmesini önceliğe alan aileler ve bu ailelerin beklentilerine uygun olarak, okul öncesi çağında ikinci –bazen de üçüncü- dil edimini ve bu dillerde okuma yazma öğretmeyi hedefleyen anaokulları görmeye başladık.
Hatta bu anaokullarından birinin 4 yaş grubu çocuklarının programında, haftada sadece iki gün ve birer saat oyuna yer ayıran eğitimcilere, hem okul öncesi eğitim uzmanı, hem de bir psikolojik danışmanlar tarafından "Neden bu kadar oyun oynayabiliyor bu çocuklar?" diye sorulduğunda "Programımız çok yoğun, oyuna ancak bu kadar yer verebiliyoruz" cevabını alınıyor.
Haliyle, bahsedilen okula "okul çok sıkıcı, ben oyun oynamak istiyorum" diyerek sürüne sürüne gelen çocukların neden kurallara uymakta zorlandığını, bu felsefedeki bir kurumun eğitimcilerine anlatılmaya çalışıldığında anlayıp kabullenmekte zorlanıyorlar..
Peki, acaba çocukları erken erken başarı ve kariyer basamaklarına iteleyip, onların hayatlarından oyunu çıkardığımızda bu çocuklarımız aslında nelerden mahrum kalıyor? İsterseniz oyunun bu dönemde neden önemli olduğundan bahsederek başlayalım söze:
Oyun, çocuğun sınırsız hayal gücünün dışavurumu, yaşamının doğal bir parçasıdır.
Çocuklar oyun sırasında eğlenirler, tüm enerjilerini, ilgilerini oyun üzerinde yoğunlaştırırlar.
Hata yapmaktan korkmadıkları için oyun oynarken rahattırlar ve bu süreçten doğal olarak pek çok deneyim edinirler.
Çocuk, oyunla çevresini ve kendini tanır, bilgi ve beceriler edinir.
Arkadaşlarıyla oynarken onlarla ilişki kurar.
Oyunda aldığı roller sayesinde dünyaya başkalarının penceresinden bakmayı, dünyayı diğerlerinin gözünden yorumlamayı öğrenir.
Oyun, çocukluk çağında öğrenme ve sağlıklı gelişimin önemli bir aracıdır ve aslında çocuk için oyundan daha zevkli ve etkili bir öğrenme aracı da yoktur.
Yani okulların da bu dönemde hedefledikleri kazanımları oyun yoluyla çocuklara deneyimletmeleri mümkündür.
Oyunun çocuğun gelişimi için önemi ve gelişimi desteklemek için sunduğu fırsatlar şu şekilde özetlenebilir:
Fiziksel gelişim:
Çocuk için her hareket bir oyuna dönüşebilir.
Bu art arda zıplamak, belli bir hedefe sıçramak, eğilmek, koşmak, fırlatmak, nesneleri ayırmak, birleştirmek, üst üste koymak, sıkıştırmak, germek olabilir.
Çocuk oyun sırasında hareket kapasitesini, vücuduyla yapabildiklerini keşfeder.
Bu hareketleri yaptıkça da gelişir ve enerjisini boşaltır.
Bu nedenle, anne babaların çocuklarına bu hareketleri rahatça yapabilmeleri için fırsatlar vermeleri gerekmektedir.
Zihinsel gelişim:
Çocuklara oyun oynama fırsatı verildiğinde tüm duyu organlarını kullanarak, görerek, dokunarak, tadarak, duyarak ve koklayarak oynadıkları nesneleri keşfederler, tanırlar ve tecrübe kazanırlar.
Örneğin, oyun hamuruyla oynayan çocuk hamurun yumuşak olduğunu, onu sıkabildiğini, çektiğinde esnediğini etkin olarak öğrenir.
Çocuklar oyunlarında çeşit çeşit oyuncaklar kullanır.
Örneğin, çocuğun önüne farklı şekillerde kullanılabilecek çeşitli boyalar verilirse çocuklar kısa sürede deneyerek, farklı boyaların ne şekilde kullanılacağını keşfederler.
Evcilik köşesindeki bardakları, tabakları yemek yapar gibi, tarağı, fön makinesini kuaför gibi kullanırlar.
Legoları birleştirerek, parçalara ayırarak farklı oyuncaklar ortaya çıkarırlar.
Çocuklar, tüm duyularıyla incelediklerinde objelerin nasıl çalıştığını keşfetmeye başlarlar. (Örn: Çocuğun Oyuncağın düğmesine basıldığında ses çıkardığını keşfetmesi.)
Ayrıca oyunlarında matematiksel ve mantıksal bağlantıları kurar, gruplama, sınıflandırma, sayma, örüntü oluşturma gibi beceriler kazanır. (Örn: "Sarı arabaları parkın bir tarafına, kırmızıları ise diğer tarafına koyuyorum. 7 tane arabayı arka arkaya sıraladım. Bu sırada da arabaları bir mavi, bir siyah olarak dizdim")
Çocuklar zamanla oyunlarında bir nesneyi başka bir nesne ile temsil etmeye başlarlar. Örn: Bir legoyu bebeğine mama yedirmek için biberon olarak kullanır. Bu onun simgesel düşünmeye başladığının göstergesidir.
Nesneler ve olaylar üzerinde davranışlarının etkilerini ve sebep sonuç ilişkilerini deneyimler, olaylara yorumlar getirir.
Oyun sırasında bir sorunla karşılaştığında o sorunu değerlendirir (küpleri üst üste dizerken küpler devriliyor), çözmeye yönelik eylemler planlar (küpleri farklı şekillerde dizmeye çalışıyor) ve bu yolları deneyerek çözümler üretirler (büyük küpleri alta, küçükleri üste dengeli bir şekilde koyduğunda devrilmiyor).
Bütün bunlar aslında çocuk için yaşadıkça karşılaşacağı dünyayı anlamak için bir provadır. Çocuk dünyayı, oyun yoluyla deneyimler.
Sosyal- duygusal gelişim:
Çocuklar her an bilmedikleri bir dünyayı, "yetişkinler dünyasını keşfetmek ve anlamak durumundadır.
Dolayısıyla hep öğrenen, etraflarındaki dünyayı anlamlandırmaya çalışan kişilerdir.
Oysaki oyunlarında kendi kurguladıkları bir dünyadadırlar ve bu dünyayı istedikleri gibi yönlendirebilirler.
Kendi yaratıcılıklarıyla kurguladıkları bir dünyanın hâkimi olmaları, kişilik gelişimleri açısından deneyimlemeleri gereken önemli bir duygudur.
Çocuklar o bilmedikleri dünyayı da oyunlarıyla anlamlandırmaya çalışırlar.
Kendi hayal ettikleri bir dünyada farklı rolleri canlandırdıklarında, başkalarının gözünden dünyayı görmeye, böylece gerçek hayatta bu rollerde olan kişileri anlamaya başlarlar.
Oyunlarında anne olarak, baba olarak, öğretmen olarak, manav olarak, araba tamircisi vs. olarak kendilerini o kişilerin yerine koymayı ve dünyaya bu bakış açılarından bakmayı ve anlamayı öğrenirler.
Oyun deyince akla arkadaşlık gelir.
Çocuklar, yarattıkları dünyayı arkadaşlarıyla paylaşırlar.
Oyun, çocukların arkadaşlarıyla ilişki kurmalarını, dolayısıyla sosyalleşmelerini ve sosyal hayata dair kuralları anlamalarını sağlayan yegâne iletişim aracıdır.
Oyunlarında kurguladıkları dünyada, gerçek hayatta olaylar karşısında yaşadığı gibi duygular yaşarlar.
Çocuk arkadaşlarıyla oyun oynarken sevinir, üzülür, kızar, korkar, şaşırır, kıskanır, hırslanır, endişelenir, tüm bu duygularla baş etmesini öğrenir ve aralarında oluşan sorunları çözdükçe sosyal hayata yönelik yaşam pratiği kazanmış olur.
Günümüzde anne babalar tarafından sıkça takınılan bir tutum olan, çocukların oyunlarında cinsiyet meselelerini gündeme getirmek ve oyunlarına müdahale etmek, yasaklamak doğru bir yaklaşım değildir.
Kızlar bebeklerle, erkekler arabalarla oynar gibi bir yaklaşım toplumsal olarak çocuklara roller yükleyen cinsiyetçi bir tutumun eseridir.
Bunun yerine çocuğun oyunda ne anlattığını anlamaya çalışmak gerekir.
Çocuklar hayatlarını meşgul eden meseleleri, gün içinde baş etmeye çalıştıkları olaylar ve duyguları oyunlarına taşıdıkları için örneğin yeni kardeşi olmuş bir erkek çocuğunun bebekle oynamasını gayet normal ve sağlıklı bir durum olarak değerlendirmek gerekir.
Oyun, çocuğun gelişimine sağladığı fayda kadar yetişkinlere de çocuklarını anlama konusunda katkı sağlar.
Oyun yoluyla çocuk hakkında pek çok bilgi edinilebilir.
Haim G. Ginott'un dediği gibi: "Oyun çocuğun dili, oyuncaklar kelimeleridir."
Anne babalar yeterince dikkatli gözlemciler ise, çocukları büyüdükçe oyunlarının da değişim gösterdiğini, hatta çocukların psikolojik durumlarına göre oyunda kullandıkları temaların da çeşitlilik gösterdiğini fark edeceklerdir.
Bu nedenle çocuğu tanımak için en iyi aracın oyun olduğu ve oyunu gözlemlemenin önemli olduğu unutulmamalıdır.
Dolayısıyla da çocukların oyunlarına müdahale etmeden izlemek, ne anlatmaya çalıştığını anlamaya çalışmak gerekir.
Çocuklar oyun oynarken anne ve babalarının da onlara eşlik etmesini isterler ve ebeveynlerini oyun arkadaşı olarak görmekten hoşlanırlar.
Çocuğun oyunlarında, oyuna müdahale etmeksizin rol almak, çocuğun oyunu kendi istediği gibi yönlendirmesine fırsat vermek ve oyunun içeriğini bozmadan oyuna katılmak, çocukların bu süreçten en fazla keyif almasını ve öğrenmesini sağlayacaktır.
Aynı zamanda çocuklarının oyunlarına ortak olan anne babalar, çocuklarıyla ilişkilerini geliştirme, güçlendirme, onları en doğal ortamlarında tanıma fırsatını yakalamış olacaklardır.
Kısacası oyun, hem çocuk hem de anne babalar için en önemli iletişim aracıdır.
Özetle çocuklarının başarısı kadar mutluluğuna da önem veren anne babalar "çocukluk dönemi" ile "oyun “un hayatın ilk yıllarında el ele yürüdüğünü unutmamalı, çocukların oyunlarına izin vermeli, farklı oyun deneyimleri yaşamaları için fırsatlar yaratmalı ve daha yakın bir ilişki kurmak için en doğal yol olarak çocuklarıyla oyun oynamaya mutlaka zaman ayırmalıdır.
Çocuklarının mutlu ve oyun dolu bir çocukluk geçirmesi, anne babaların çocuklarının geleceği için en paha biçilmez yatırımlarından birisidir aslında.
Tüm bu saydıklarımızdan dolayı, çocuklarımızın hayatlarının bu eşsiz dönemine ait anılarında bırakın doya doya oynayarak geçirilmiş günler olsun ve bu özel anılarına mümkünse anne babaları da paydaş olsun.
Etiket Anahtar
#okulunagüven #hijyen #dikili #anaokuludikili #dikilianaokulu #sağlık #maske #mesafe dikiliozelmucitcocuklaranaokulu #ozelmucitcocuklaranaokulu #temizlikşart #temizlik #özader #anaokulu #kreş #Türkiye #izmir #okulöncesieğitim